Cengiz Han'ı Aramak - читать онлайн бесплатно, автор Анонимный автор, ЛитПортал
bannerbanner
Cengiz Han'ı Aramak
Добавить В библиотеку
Оценить:

Рейтинг: 4

Поделиться
Купить и скачать

Cengiz Han'ı Aramak

Год написания книги: 2023
Тэги:
На страницу:
4 из 13
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля

Cengiz’in önemli adamlarından Sübütay yarım kalan Merkit mücadelesini bitirir ve Merkitlerin kalıntılarını Çuy nehri boyunda yok eder. Cebe ise Nayman hükümdarı Küçlük’ü takip eder Sarih-Hun civarında ardından yetişerek ortadan kaldırır. (Temir, 1986: 159) Uygurlar da tıpkı Karluklar gibi kendi iradeleriyle Cengiz’in hâkimiyetini kabul ederler. Ui’ur (Uygur) lardan İdu’ut (İdikut), Cengiz Han’a elçileri Atkirah ve Darbai vasıtasıyla haber yollayarak şunları söyler:

Sanki bulutlar dağılmış.Annemiz güneş tekrar gözükmüş gibi,Sanki buzlar çözülmüş,Nehrin suyu tekrar bulunmuş gibi,Cengiz Han’ın adı ve şöhreti bize sevinç getirdi.Cengiz Han bana emrederler mi?Altın kuşağından bir artık iplik,Al elbisesinden bir artık parça(acaba bana da) lütfederler mi?Senin beşinci oğlun olarak,Bütün gücümü sana hasretmek isterim!

Bu sözlerden çok memnun kalan Cengiz Han: “Ben ona kızımı vermek ve kendisini beşinci oğlum yapmak isterim. İdu’ut (İdikut), altın gümüş ile büyük ve küçük incilerle, diba ve damasko kumaşlarıyla ve ipekli kumaşlarla buraya gelsin! diye cevap yollar. İdu’ut, onun lütfuna mazhar olduğu için çok sevinir ve altın gümüşlerini, büyük ve küçük incilerini, ipekli kumaşlarını, diba ve damasko kumaşlarım alarak Cengiz Han’ın huzuruna gelir. Cengiz Han onu kendi himayesine alarak, Al-Altun (ismindeki kızını?) verir. Böyle yapmakla Uygurlar ne kadar akıllıca hareket ettiklerinin faydasını sonraki dönemlerde görürler. Çünkü Uygurlar o zamanın diğer kavimlere göre medeniyet seviyesi en yüksek olanıdır. Moğollar onları bu özellikleri yüzünden en iyi görevlere getirirler. Hemen hemen bütün Moğol hanlarının çocukları Uygur Atabekler veya Atalıklar tarafından eğitilir. Bu pozisyonları onların Moğol sarayında etkin olmalarını sağlar. En önemlisi de Uygurlar sayesinde Türkçe Moğolca üzerinde hâkim olur. Özellikle Cengiz’in torunlarından itibaren Moğollar Türkçe konuşmaya başlarlar. Moğol devletlerinde önemli mevkilere Uygurlar getirilirler. Devletin yazışmaları da çoğunlukla Uygurca olur.

1207 tavşan yılında ise Cuci orman halklarını itaat altına almakla görevlendirilir. Cuci başta Oyratlar olmak üzere Buriyat, Barhun, Ursut, Habhanas, Hanghas ve Tubaları kendi istekleri ile tabi kıldıktan sonra Kırgızlara yönelir. Kırgız liderlerinden Yedi, İnal, Aldı’er Orobektigin de kendi arzuları, akdoğan, akbeygir ve kara samuru gibi hediyeleri ile birlikte Cuci’nin huzuruna gelip tabi olduklarını bildirirler.

Şibir, Kesdiyin, Bayit, Tuhas, Tenlek, To’eles Tas ve Bacigid›lerin bu tarafında oturan orman halklarına boyun eğdirdikten sonra, Cuci Kirgisud›ların (Kırgızların) Tümen ve Binlik komutanlarını ve orman halklarının komutanlarını da yanına alarak Cengiz Han’ın huzuruna çıkar, onları hediyeleri ile birlikte Cengiz Han’a sunar. Cuci’nin bu faaliyetine Cengiz Han çok sevinir ve ona övgü dolu sözler söyler. O da tabi olan halkların temsilcilerine çeşitli hediyeler verir. (Temir, 1986: 160)

Cengiz Han Tumat halkının itaat altına alınması görevini Boro’ul-noyan’a verir. Ancak Boro’ul-noyan pusuya düşürülerek öldürülür. Cengiz buna çok kızar ama komutanları buna engel olurlar ve Dörbetli Dorbai-dohşin görevlendirilir. Bu şahıs başka bir yoldan ağaçları keserek yol açıp Tumatlara gider ve onları yemek sırasında yakalayıp itaat altın alır. (Temir, 1986: 162) Kendisine tabi olan bu halkları annesi ve kardeşleri arasında paylaştırır. Buna göre annesi ile küçük kardeşi Otçigin’e 10.000 adam, Cuci’ye 9000 adam, Çağatay’a Nayman halkından 8000 adam, Ögeday ve Toluy’a 5000’er adam, Hasar’a 4000, Alçidai’ya 2000, Belgütai’ya 1500 adam verir. (Temir, 1986: 161-166)

Kuzey Çin ve Batı Seferleri

Büyük Kağan seçilen Cengiz Han Moğolistan’da birliği sağladıktan sonra 1211 yılında Kıtay halkına sefer açar. Bu seferi Cebe’nin kumandasında bir ordu ile başlatır. Bu ordunun amacı eski Türk ricat sanatını uygulayarak Kıtat (Kıtaylıları) yerlerinden çıkarıp sonra da bütün güçleri ile saldırmaktan kıtaları tamamen yok etmekten ibarettir. Moğollar bu savaş sanatını tarihleri boyunca birçok kez kullanmışlardır. Cebe’nin bu hamlesi arkadan gelen Cengiz’in asıl kütleleri ile Kıtayların çok kalabalık olmasına rağmen sayı olarak çok az olan Moğol ordusunun zaferini sağlar. Kidanlar, Kara Kıtaylar, Curcenler ve Cuyenlerden oluşan ordu Cengiz tarafından büyük bir yenilgiye uğratılır. Cebe daha sonra Cung-cang şehri üzerine yürür, ancak şehri alamaz, geri döner. Her askerin yanına bir asker almasını sağlayarak tekrar bu şehre gelir ve şehri ele geçirir. Bundan sonra da geri gelerek Cengiz Han’la birleşir. Bu savaş sırasında Altan-Han’ın başveziri Ongging-çingsiang hanına Moğollara karşı tekrar saldırırlarsa ve onlara yenilirlerse ordularının dağılacağını hatta kendilerine karşı savaşacaklarını bunun için de onlarla barış yapmalarının şimdilik uygun olacağını söyler. Moğollara bir prenses ve altın gümüş, para vermeyi teklif eder. Bu öneri Altan Han’ın hoşuna gider. Cengiz Han bu teklifi kabul eder, şehrin muhasarasını askerlerini çekerek kaldırır.

Bu seferden sonra Cengiz’in hedefi Haşin halkıdır. Haşinlerin (Tangut) hükümdarı Cengiz Han’a haber göndererek sağ kolu olmak, ona tabi olmak istediğini bildirerek Çaha adlı bir prenses sunar. Böylece Kıtay ve Tangutları hâkimiyetine almış olur. Ancak bu tâbi olma uzun sürmez. Çünkü Cengiz Han’ın Cao-gonlara gönderdiği elçiler Kıtay Hanı Altan-han tarafından alıkonulur, Cengiz Han bu duruma tepki göstererek tekrar Kıtaylara savaş açar.

Cengiz Han kendisi Tung-gon geçidine yürür, Cebe de aynı zamanda Çabçiyal geçidine gider. Bunu haber alan Altan-han üç komutanına emir vererek ordusu ile Tung-gon geçidini kapatır ve savaşmaya başlar. Cengiz Han Altan-han’ın ordusunu sıkıştırır orman gibi yere sererek yok eder. Altan-han hezimet haberini alınca Nan-ging şehrine çekilir, geri kalan askerleri açlıktan telef olurlar. Hatta birbirlerini yiyenler olur. Cebe de Çabçiyal geçidini ele geçirir ve Cengiz Han’la birleşir. Bu seferlerden sonra Cengiz Han Çin’in birkaç kentini daha ele geçirir ve karargâhına döner.

Bu olaydan sonra Cengiz Han tarafından Uhuna idaresinde Müslüman memleketlerine gönderilen yüz kişilik elçilik heyetinin öldürülmesi üzerine Cengiz Han intikam almak için sefer açmaya karar verir. Bu sırada onun önemli adamlarından Yesui herkesin bir gün öldüğünü söyleyerek yerine bir veliaht seçmesini önerir. Şimdiye kadar bunu düşünmeyen Cengiz Han bu öneriyi beğenir. Oğullarını toplayarak konuyu açar. İlk olarak da Cuci’nin görüşünü almak ister. Çağatay buna karşı çıkar. Çünkü Çağatay Cuci’yi öz kardeşi olarak görmemektedir. Çağatay’ı istemediğini Cengiz Han’ın huzurunda söyler. Çağatay ve Cuci arasında küçük bir tartışma olur. Sonra Çağatay Ögeday’ın bu göreve uygun olduğunu kendisinin ona itaat edeceğini söyler. Sonra Cengiz Cuci ve Toluy’un fikrini sorar, onlar da Ögeday’a itaat edeceklerini söylerler. Böylece Cengiz sonrası Büyük Han’ın kim olacağı belli olur. Sefere hazırlanırken Tangutlardan yardım ister, fakat olumsuz cevap alır. Bunun üzerine “Tekrar üzerinize geleceğim” diyerek onları tehdit eder.

1209 (tavşan) yılında Arai geçidini geçerek Müslümanlara karşı sefer başlatır. Bu sefer sırasında Hulan Hatun’u yanına alır, kardeşi Otçigin’i ordugâh komutanı olarak bırakır. Cebe’yi de öncü olarak gönderir. Cebe’nin peşinden de Sübetay’ı ve Tohuçar’ı gönderir. Bunların dışardan giderek sultanın gerisine varmasını ister ve kendisi gelinceye kadar beklemelerini tembih ederek sonra birlikte hücum edeceklerini söyler. Hiçbir şeye dokunmamalarını yani yağmalamamalarını tembih eder. Fakat bu uyarıya Tohuçar uymaz ve Han-melig’in (Alaaddin Harizmşah) şehirlerini yağmalar ve köylüleri esir alır. Şehirleri yağma edilen Han-melig halkı Celâleddin Sultan’la birleşerek Cengiz Han’a karşı harekete geçerler. (Temir, 1986: 181-182) Celâleddin’le Han-melig Cengiz Han’ın öncü birliğinin başında bulunan Şiki-hutuha’yı yenerler ve Cengiz Han’a yaklaşırlar, ancak arkada bulunan Cebe, Sübutay, Tohuçar arkadan saldırarak Celâleddin ve Han-melig’i yenilgiye uğratırlar. Sonra da bunların Buhara, Semizgab (Semerkand) ve Otrar şehirlerinde yeniden tutunmalarına imkân vermezler. Onları Şin (Sind) nehrine kadar takip ederler23. Şin nehrine yığılan Müslüman askerlerinin bir kısmı bu nehirde boğulur. Celâleddin ve yanındakiler kendilerini kurtarmak için nehrin mecrasına doğru çekilirler.24 Cengiz arkalarından takip için Celayirlerden Bala adlı birini gönderir.

Bundan sonra Cengiz Cebe’yi över, fakat Tohuçar’ı yaptığı yağmalama üzerine Han-melig’le savaşa sebep olduğu için ölüm cezası ile yargılatacağını söyler, ama idam ettirmez, komutanlıktan azleder. (Temir, 1986: 182)

Cengiz oğulları Cuci, Çagatay ve Ögeday’ı sağ cenah ordusu ile Amu nehri üzerine gönderip Ürgenç şehrini istila etmelerini ister. Toluy da İru, İsebur ve başka nehirlerin istilası için görevlendirilir. Kendisi de Otrar şehri yakınlarına yerleşir. Cengiz’in Ürgenç üzerine gönderdiği Cuci, Çağatay ve Ögeday’ın Üregenç’e vardıklarını bildirdiklerinde idarenin Ögeday’da olduğunu diğerlerinin ona itaat etmelerini söyler.

Otrar’ı aldıktan sonra Semizgap (Semerkant) şehrine gelir, oradan Buhara’ya geçer, burada Sultanın yazlık ikametgâhının bulunduğu Altan-Horhan yaylasında yazı geçirmeye karar verir. Daha önce seferle görevlendirdiği küçük oğlu Toluy’u yanına çağırır.

Cuci, Çağatay ve Ögeday ise Ürgenç şehrini ele geçirirler, şehrin ahalisini kendi aralarında paylaşırlar ancak Cengiz’e pay bırakmazlar. Bu durumdan dolayı Cengiz çok kızar ve üç gün boyunca bu üç oğlunu huzuruna kabul etmez. Bunun üzerine Bo’orçu, Muhali ve Şiki-hutuhu üçü birlikte Cengiz Han’ın huzuruna çıkarak durumu yumuşatırlar ve çocuklarının huzuruna çıkmasını sağlarlar. Sonra da Adarginli Honghai ile Dolunggirli Hongtahar’ın yanında kalmasını Otoget’li Şormahan’ı Bahtat (Bağdat) halkına Holibai Sultan’a (Halife) göndermek için emir verir. Diğer komutanları Dorbetli Dorbai-dohşin’i, Hindus ve Bahtat (Bağdat) arasında bulunan Aru, Maru, Madasari halklarının memleketindeki Abtu şehrini almaya gönderir (Temir, 1986: 184-185). Sübutay Nahadır’ı (Bahadur) kuzeye Hanglin (Kanglı), Kıpçaut (Kıpçak), Bacigin (Başkırt?), Orusut (Rus), Macarat (Macar), Asut (As=Alan), Sasut, Serkesur (Çerkez), Keşimir (Keşmir), Bolar (İdil/Volga) Bulgarları) ve Raral adlı devlet ve kabileyi hâkimiyet altına almak için gönderir. Daha sonra da Kiva-men-kermen25 şehrine kadar sefer yapmalarını emreder.

Müslüman ülkelerini ele geçirdikten sonra bazı şehirlere vali tayini için emir çıkarır. O sırada Ürgenç şehrinin Hurumşi ailesinden Yalavaç ve Mesut (Kushenova, 2007: 229-242) adlı baba oğul iki Müslüman gelir. Cengiz Han’la şehirlerle ilgili adet ve kanunlar konusunda sohbet ederler. Bunlardan şehirler hakkında bilgi alan Cengiz Han Yalavaçi’nin oğlu Mesut’u Buhara, Semizgen, Ürgenç, Udan, Kisar (Hisar), Uriyang, Gusendaril ve başka şehirlerin idaresine getirir. Babasını ise ilk önce yanına rehin olarak alır ve sonra da Kitan şehri Cung-du’ya vali yapar. Cengiz Han Müslüman memleketleri ile yedi yıl uğraşır. Celayirli Bala’yı beklerken onun Sin şehrini geçip Celâleddin’le Han-melig’i Hindus’a kadar takip ettiğini öğrenir. Bala Celâleddin’in izini kaybeder, bunun üzerine Hindus sınırındaki halkı yağma ettikten sonra birçok deve ve koyun ele geçirerek geri döner. Cengiz Han’da geri döner, o yılın yazını İrtiş civarında geçirir. Tavuk yılının (1225) sonbaharını da Tula boyunda bulunan ormandaki sarayında geçirir. (Temir,1986: 185-186)

Kışı Tula boyunda geçiren Cengiz Han Tangutlara sefere çıkmak için ordunun durumunu gözden geçirir. Askerin sayısını ve yoklamasını yaptırır. Köpek yılının (1226) sonbaharında Tangut seferini gerçekleştirir. Bu seferde yanında Hatunlarından Yesu vardır. Kışın Arhuba denen yerden geçerken bir sürek avı tertip eder. Bindiği kızıl boz atın yabani atlardan ürkmesi üzerine atından düşerek ağır yaralanır. Bunun üzerine Ço’orhat denilen yere konarlar. Geceyi orada geçirdikten sonra hanımı çocukları ve komutanlarına gece hanın harareti olduğunu söyler. Çocukları ve komutanları hanın harareti geçtikten sonra sefere devam etmeme kararı alırlar. Bunu Cengiz Han’a söylediklerinde Cengiz Han “Böyle yaparsak Tangut halkı bizim korkup geri çekildiğimizi zanneder. Onun için önce onlara bir elçi göndererek cevaplarını burada bekleyelim, döneceksek ondan sonra döneriz” der. Tangutlara bir elçi gönderir, fakat Tangutlar elçiye ağır sözler söyleyerek hakaret ederler. Cengiz Han buna çok öfkelenir. Yaralı olmasına rağmen Tangutlara sefer açar. Tangutları tarumar eder. Yazı karlı dağlarda geçiren Cengiz Han dağlara kaçan Tangutlar üzerine asker gönderir ve son kişiye kadar esir alır. Bo’orçu ve Muhali’ye ganimetten istedikleri kadar alabileceklerini söyler ve Kara-Kitanlardan (Kara-Kıtay) Cuyin ve Kitanlar üzerine Bo’orçu ve Muhali’yi vali tayin eder. Tangutları tamamen yenilgiye uğratıp itaate aldıktan sonra Cengiz Han 1227 yılında Tanrıya yükselir. (Temir, 1986: 189-190; 2003: 67-68)

Sonuç

Cengiz Han küçük bir kabileden bir dünya devleti çıkarmış tarihin ender şahsiyetlerinden biridir. Cengiz Han’ın hayatı boyunca yaptığı işlerden anlaşılıyor ki onun liderliğinin temelleri sadakat, dürüstlüğü ödüllendirme, güvenme, aile ilişkileri, atalara saygı, disiplin ve kurallar, kalıcı yönetim, fedakârlık, sabır, risk alma, düşmanların zaafı, duygu kontrolü, acımasızlık, işbirliği ve uzlaşmacı politika izleyenlere değer verme, propaganda, motivasyon, bilgi ve iletişim, rakibini değerlendirme, yönetme kabiliyeti, sadelik, özdenetim, yeteneklilere fırsat verme, düşmana acımamak, korku yaymak, yeni yönetim tarzlarına açık olmak, kuvvet ve kudretin kaynağını Tanrı’da aramak gibi kriterler onun liderlik anlayışının temel özellikleridir. Cengiz aynı zamanda iyi bir stratejist ve savaş sanatı uzmanıdır. Birçok savaşını zekâsı ile kazanmıştır. Okuma yazma bilmemesine rağmen Moğollara yeni bir ruh ve hareket kabiliyeti vermiştir. Moğollar nüfus olarak az olmalarına rağmen birçok milleti boyundurukları altına almış ve onları yönetmişlerdir. Bunda Cengiz Han’ın payı büyüktür. Çünkü o tecrübe kazandıkça devletini koyduğu yasaklar ve devlet teşkilatında yaptığı yeniliklerle Moğolları dünya hâkimi durumuna getirmiştir. Böyle liderler tarihte oldukça azdır. Cengiz’in kurduğu devlet ve oğullarına bıraktığı Moğol devletleri ve torunlarının yönettiği Moğol devlet ve hanlıkları Türk karakterine sahiptir. Çünkü hâkimiyetleri altındaki toplulukların büyük bir çoğunluğu değişik Türk boylarından oluşuyordu. Bu nedenle Moğollar özellikle 15 ve 16. Asırlardan sonra hızla Türkleşmeye başlamıştır. Konuşma ve yazışma dilleri çoğu zaman Türkçe (Uygurca) olmuştur.

Cengiz göçebe bir topluluğun lideri olmasına rağmen kurduğu devlette önemli teşkilatlar oluşturmuştur. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi posta (Yam) teşkilatıdır. Bu teşkilat sayesinde zamanının iletişimini hızlandırmıştır. Bundan sonra ise koyduğu yasaklar oldukça önemlidir. Moğolların başarısının ardında posta teşkilatı ve yasaklar vardır. Bu yasaklar devlete bir intizam vermiş Cengiz Han’ın ölümünden sonra da Moğol devletlerinde yasakların uygulanmasına büyük gayret gösterilmiştir. Cengiz Han’ın hayatı iyice incelendiği zaman onun hayatını siyah beyaz olarak değerlendirmek mümkündür. Çok zalim olmasına rağmen aynı zamanda merhamet sahibidir. Kendisine iyilik edenlere hayatı boyunca iyilik etmiş, kötülük edenleri ise asla unutmamış mutlaka cezalandırmıştır. Kendisine iyilik edenleri veya kendisine itaat eden kişi ve yabancı kavimleri yanında tutmuş onları her zaman imtiyazlı kılmıştır. Bu durum onun kurduğu sistemin aslında sadakate dayandığını göstermektedir. Cengiz Han şahsına karşı sadakatle devleti güçlü kılmak istemiştir.

Kaynaklar

Arsal, S. M. (1947). Cengiz’in Yasası, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını.

Alaaddin Ata Melik Cüveyni, (1998). Tarih-i Cihan Güşa, Çev. M. Öztürk, (2. Baskı), Ankara.

Blochet, E. (1897). “Les İnscriptions de Samarkand I. Le Goûr-i Mir ou Tombeau de Tamerlan, Épitaphes de Tîmoûr et de plusieurs princes tîmoûrides.” (Suite), Revue Archéologique, Troisième Série, T. 30 (Janvier-Juin), s. 208.

Cüveynî, A. M. (2013). Tarih-i Cihan Güşa (Öztürk, M. Çev.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Dinç, S. (2019). 13. Yüzyılda Moğol Posta Teşkilatı (Yam), Danışman: Derya Derin Paşaoğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs, Trabzon.

D’Ohhson, A. K. (2008). Moğol Tarihi, Denizler İmparatoru (Çev: C. B. Apaydın). İstanbul: Nesnel Yayınları.

Ercilasun, A. vd. (1992). Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, TDK Yayınları, Ankara

Fillips, E.D. (2003). Mongolı, Osnovateli imperii Velikih hanov/ Per. s angl.O.İ. Perfilyeva, ZAO Sentrpoligraf. OOO, Vneştorgopress, Moskva.

Gençtürk, C. (2019). Lubb et-tevârîh’te Harezmşâhlara Dair Bilgiler, Cihannüma. Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi Sayı V/2 – Aralık.

Gömeç, S.Y. (2018). “Çingiz-nâmeler Üzerine Bir İnceleme: Çingiz Han’ın Soyu ve Moğol Tarihinin İlk Devirleri,” Belleten, Yıl: 2018, Cilt: 82, Sayı: 294. Ankara.

Grousset, R. (2001). Cihan Fatihi Cengiz Han, (Çev: İzzet Tanju), Ötüken Yayınları, İstanbul.

Grousset, R. (1944). Le conquérant du monde (Vie de Genghis-Khan), http://classiques.uqac.ca

Gülensoy, T. (2007). “Moğolların Gizli Tarihi, Altan Topçi, Defter-İ Çingiz-Nâme, Cengiz-Nâme ve Anonim Şibanî-Nâme’ye Göre Cengiz-Han’ın Soy Kütüğü,” Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları Volume 2/2 Spring.

Gülensoy, T. (1967). “Moğolların Gizli Tarihine ve Altan Tobçi’ye Göre Çinggis-Han’ın Şeceresi,” Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 8, Ankara.

Gülensoy, T. (1974). “Altan Tobçi I,” Belleten, Cilt: 38, Sayı: 152, TTK Yayınları, Nisan, Ankara

Gülensoy, T. (1986). “Altan Topçi II,” Belleten, Cilt: L, Sayı: 196, TTK Yayınları, Nisan, Ankara

Gülensoy, T. (1987). “Altan Topçi III,” Belleten, Cilt: LI, Sayı: 199, TTK Yayınları, Nisan, Ankara Gülensoy, T. (1988). “Moğolların Gizli Tarihi ve “Altan Tobçi”nin Türk Dili ve Kültür Tarihi Açısından Değerlendirilmesi, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten, Cit: 34/1986. Ankara.

Günaltay, Ş. (1991). İslam Tarihinin Kaynakları, Tarih ve Müverrihler, (Haz: Yüksel Kanar), Endülüs Yayınları, İstanbul.

Hambis, L. (1970). L’histoire des Mongols avant Gengis-Khan d’après les sources chinoises et Mongoles, et la documentaion conservée par Rasidu-d-Din, Central Asiatic Journal, Vol. 14, No. 1/3.

İstoriya Tuvı. (2001). Pad.obş.red. S.İ. Vanştayne i M.H. Mannay-oola, Nauka. Novosibirsk.

Kushenova, G. (2007). Cengiz Han’ın İki Valisi, Mahmut Yalavaç ve Yeh-Lu Ch’u-Ts’ai: Devlet İdare Anlayışları ve Uygulamaları, bilig / Yaz, sayı 42, Ankara.

Leisi, M. (2018). Câmi’û’t-tevârîh-i Hasanî adlı Farsça Eserin Moğollarla İlgili

Kısmının Tahlil-Tenkid ve Değerlendirmesi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Dozktora Tezi, İzmir.

Pelliot, P. (1949). Histoire secrète des Mongols, Restitution du texte mongol et traduction Française des chapitres I a VI, Paris.

Semenov, A. (1937). Gur-i Emir Türbesinde Timur’un ve Ahfadının Mezar Kitabeleri, (Çev: Abdulkadir İnan) Belleten, Sayı: 24. Ankara.

Temir, A. (1986). Moğolların Gizli Tarihi, TTK Basımevi, Ankara

Togan, A.Z.V. (1969-1970). Cengiz Han (1155-1227), Kış Sömestresi Ders Notları, İstanbul Üniversitesi Yayını.

Turan, O. (1941). Çingiz Adı Hakkında, TTK Belleteni, Cilt: 5, Sayı: 19, Ankara.

Türkoğlu, İ. (2002). Kazan Hanlığı, DİA, C.25.

Yücel Uydu M. (2010). Moğolların Tarihi, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi, Tarih Lisans Programı Ders Kitabı, İstanbul.

SULTAN RAEV 26 : “TIMARHANE ROMANINDA” CENGİZ HAN

Ortalık zifiri karanlıktı. Cengiz Han telaş içindeydi. Bugüne kadar ne yaşadıysa hepsi teker teker gözünün önünden geçiyordu. Bu gece rüyasında ölmüş olduğunu gördü. Cengiz Han defnedildikten sonra akıl hastaları, körler, inmeliler, kolsuz ayaksız bebekler, kurtlar, çakallar kabrinin toprağını iştahla yiyorlardı. Gördüğü rüya ona bir zamanlar bir şamandan duyduklarını hatırlattı. Şaman, Cengiz Han’a şunları söylemişti:

Senin ruhun ebedi yaşayacak, fakat sen öldükten sonra kabrinin toprağını insanlar yiyecekler. Bunu istemiyorsan kabrinin yerini kimse bilmemeli. Sen bir gün oradan kalkacaksın ve toprağını bir kişiye vereceksin. O da toprağını iştahla yiyecek ve o toprakla senin ruhun ona geçecek. Ruhun o kişiye geçtikten sonra senin canın hayata devam etmeyecek, cezasını çekecek. Çünkü o bir akıl hastası olacak. Senin yerine o sorguya çekilecek. O senin soyundan gelenlerden olacak.

Cengiz Han rüyasında şamanla böyle konuşmuştu. Bu kâbusla ilgili dağınık düşünceler Cengiz Han’ın kafasında bir oraya bir buraya sürükleniyordu. Daha ruhu bedeninden ayrılmamıştı. Yırtılmış olan kâğıt parçalarını birleştirircesine bütün hatıralarını bir araya getirmeye çalışıyordu. Dağınık düşünceler beynini sardı, ruhu bedenini bir an önce terk edecekmiş gibi geliyordu. Peşini bir türlü bırakmayan birkaç anısı vardı. Çektiği bütün acıların toplamı idi hayatı. Karamsar düşünceleri onu ölüm adlı uçuruma doğru götürüyordu, canını yakıyordu ve konuşma yetisini elinden alıyordu. Bir zamanlar dünyayı işgal edip ateş püsküren ejderha gibi herkese gazabını yağdıran, geceleri aya, gündüzleri güne çarparak dünyayı altüst eden, sürü sürü yılkısıyla dünya kadar mal toplayan, güçsüzün canını alan, güçlüyü de kuvvetinden eden, Tanrı ne yarattıysa hepsini almış toplamış, dünyanın en keskin kılıcı olan Cengiz Han’ı bugün sarayın köşkündeki yatağa düşmüş halinden ancak Tanrı’nın rahmeti kurtarırdı. O şimdi yalan dünyanın kapısındaydı. Gazabını yağdıran Cengiz Han şu an aşık kemiği gibi buruşuk, güçsüz olarak yalan dünyaya hapsedilmiş gibi hissetti kendini. Bazen seyrek sakallarını kıpırdatarak, kimsenin anlayamayacağı şekilde bir şeyler sayıklıyordu, dinç vücudu ise gün geçtikçe güz otlağı gibi kuruyup gidiyordu. Düşünceleri rüzgâr gibi bütün hatıralarını savura savura esti. Düşüncelerini kısa bir süreliğine durdurarak eski günlerini hatırlamaya çalışıyordu. Sonra bazı anıları aklına geliyordu. Düşünceleri ıssız tarlada rüzgârın uçurduğu kâğıt gibi bazen havada uçuyor, bazen yere düşüyor, bazen de kurumuş ağaca rast geliyor ve duruyordu. Tam şu anda aynı ağaca rast gelmiş kâğıt gibi o sonsuz anılarında geçen bir olayla ilgili düşüncelere daldı.

Cengiz Han o zamanlar 12-13 yaşlarındaydı. Koltuk altından tüyler çıkmaya başlamıştı. Kurt derisinden yapılan giysisini giydiği zaman koltuk altından kötü koku gelirdi. Bu kokuyu önceden kendinden büyük insanlarda da fark ettiği olmuştu. Zaman zaman kendisi de böyle kokuyordu. Ne kadar yıkanırsa yıkansın gitmeyen bir kokuydu bu. Günler geçiyor, koltuk altındaki tüyler çoğalıyor ve malum koku daha beter duyulmaya başlıyordu. Günlerden bir gün gözlerinden birisi görmeyen buruşuk yüzlü yaşlı bir kadın Temuçin’i (Cengiz Han’ın çocukluk adı) ağaçtan yapılan bir leğende sıcak suyla yıkamıştı. Yaşlı kadın çocuğun bedenini Çin sabunuyla öylesine titiz yıkamıştı ki Temuçin’in derisi kıpkırmızı kesilmişti. Temuçin o sabunun mis gibi kokusunu aradan ne kadar zaman geçerse geçsin unutmazdı.

Ninenin elleri buruşuktu. Yüzü ise öylesine mattı ki herhangi bir insanî ifade görmek imkânsızdır. İhtiyarlamış elleriyle Temuçin’i yıkıyordu. Kör kadın ömrü boyunca insanları yıkamıştı. Onu eve Temuçin’in babası getirmişti. Babası yaşlı kadından oğlunu tertemiz ve özenle yıkamasını istemişti. Temuçin utanıyordu. Mahrem yerlerini elleriyle kapatıp suyun altında gizlemeye çalışıyordu. Büyük kazandaki sıcak su soğuk suyla karıştırılıp da ılık ve taze su üzerine döküldüğü zaman Temuçin’in gözleri parlıyor, kendini temizlenmiş, hafiflemiş hissediyordu.

Temuçin’i nine tüyden yapılmış bir havluyla kurulayıp çadır evin güneşliğinin altına getirdi. Getirdi ve saçlarını usturayla kesmeye başladı.

Sonra koltuk altındaki, yeni çıkmaya başlayan tüylerini tıraş etmeye başladı. O ilk defa koltuk altındaki tüylerin tıraş edildiğini gördü. Nine Temuçin’in ayak tırnaklarını küçük bıçakla kesti ve onu asılı olan tütsü ile karıştırıp kısık sesle bir şeyler mırıldanırken ateşe attı. Bunu Temuçin anlamadı. Sonra babasının Çinli tüccarlardan aldığı ipekten yapılmış giysiler giydirildi. Tıraş olduktan sonra Temuçin kendini çok ferahlamış hissetti, kendini yeni doğmuş gibi hissediyordu.

Bozüyden çıktığı zaman etrafını hemen çocuklar sardı. Dünya Temuçin’e artık farklı ve güzel görünüyordu. Kendisiyle aynı yaştaki çocuklardan bir adım öne geçtiğini ve büyüdüğünü hissetti.

Kızlar da artık ona değişik gözlerle bakıyorlar ondan da farklı bir tepki bekliyorlardı. Sanki herkes ona âşık olmuş gibi geliyordu ona.

На страницу:
4 из 13

Другие электронные книги автора Анонимный автор

Другие аудиокниги автора Анонимный автор