Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası - читать онлайн бесплатно, автор Анонимный автор, ЛитПортал
bannerbanner
Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası
Добавить В библиотеку
Оценить:

Рейтинг: 5

Поделиться
Купить и скачать

Cengiz Aytmatov ve Masal Dünyası

Год написания книги: 2023
Тэги:
На страницу:
3 из 3
Настройки чтения
Размер шрифта
Высота строк
Поля

Efsaneler kadar menkıbeler de oldukça önemlidir. Evliyalar, erenler ve önemli devlet büyükleri gibi tarihî-dinî şahsiyetlerin kerametlerinden bahseden efsanelere menkıbe adı verilmektedir. Her ne kadar terim farklılığı olsa da şekil, yapı, içerik, anlatım özellikleri ve işlev bakımından oldukça benzerlik gösterir. Menkıbeler, Batı dünyasındaki “legende” teriminin karşılığıdır.11 II. Bölüm’de çözümlenmeye çalışılan Çantalı Maymun masalındaki Manas, yarı efsanevi yarı da menkıbevi hayatıyla bu tanımlamaya uymaktadır.

Efsanenin özellikleri ve işlevleri hakkında Wilfried Buch, William R. Bascom ve B. Malinowski gibi Batılı araştırmacıların yanı sıra Türk efsaneleri üzerinde Türk araştırmacılar da kimi tasnif ve tanımlamalarda bulunmuşlardır. Örnek vermek gerekirse, Pertev N. Boratav, Bilge Seyidoğlu, Saim Sakaoğlu ve Metin Ergun gibi araştırmacıların çalışmaları oldukça ehemmiyet arz etmektedir. Türk araştırmacılar, genel kabul gören tanımlamaların yanı sıra özellikle masalın inandırma ihtiyacı duymamasına karşılık efsane türünün inandırma ihtiyacına dikkat çeker.12

Pertev N. Boratav, anlatma esasına bağlı edebî türlerden olan masal ve efsanelerin arasındaki farkı şu şekilde açıklar:

Kısacası, efsane kendine özgü bir üslûbu, kalıplaşmış, kurallı biçimleri olmayan, düz konuşma dili ile bildirilen bir anlatı türüdür. Halk edebiyatının herhangi bir türünden ürünlerce (masal, hikâye, destan, türkü) konu olarak benimsendiği zaman, ya da bir parça halinde yapı gereci olarak kullanılınca içine girdiği türün üslûp ve biçim niteliğini kazanır. Kısalığı ve nesirle anlatılmış olması sonucu efsane en çok masalla karıştırılabilir. Ama yukarda belirttiğimiz niteliğinden başka efsaneyi masaldan ayırt etmeye yarayan bir özellik de onun sonunun acıklı bitmesi -zorunlu değilse bile- olanağıdır; buna karşılık, biliyoruz, masal her zaman sonunu tatlıya bağlayan bir anlatı türüdür.13

Boratav, yukarıda da görüleceği üzere efsane ve masal arasındaki farktan bahsederken konu, biçim ve dil özelliklerine eğilmektedir. Bilge Seyidoğlu ise masal ve efsaneyi kıyaslarken tanımlamasında “inanma” eylemini merkeze alır ve bu ilişkiyi şöyle açıklar: Efsaneler, sözlü geleneğin ürünü olan bir anlatım türüdür. Temelinde inanç unsuru vardır. Efsaneyi anlatan ve onu dinleyenler efsanenin gerçek üzerine kurulduğuna inanırlar. Bu gerçek objektif bir gerçek değildir.

Efsaneyi nakledenler ve dinleyenler efsanedeki olayların gerçekten olmuş olduğuna inanırlar. Efsaneler bu özellikleri ile masaldan ayrılırlar. Masallarda anlatılan şeylerin yalan olduğu masalın başında belirtilir. ‘Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken’ gibi tekerlemelerle masala başlanır. Efsane anlatılırken de ‘Annemden duyduğuma göre. Büyüklerimden duyduğuma göre olay şöyle olmuş, şöyle gerçekleşmiş’ gibi efsanelerin gerçek olduğunu kuvvetlendiren sözlerle efsane anlatılır. Efsaneler kısa anlatım türleridir. Bir veya birkaç motif ihtiva ederler. Bu özellikleri ile de diğer anlatım türlerinden ve masallardan ayrılırlar.14

Folklor çalışmalarının duayen ismi Saim Sakaoğlu, efsane türünün özelliklerini şu şekilde tasnif eder:

a. Şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılır.

b. Anlatılanların inandırıcılık vasfı vardır.

c. Genellikle şahıs ve olaylarda tabiatüstü olma vasfı görülür.

d. Efsanelerin belirli bir şekli yoktur; kısa ve konuşma dilinde yer veren bir anlatımlardır.15

Bilge Seyidoğlu ise efsaneleri şu şekilde sınıflandırır:

a. Yaratılış ve dünyanın sonu ile ilgili efsaneler

b. Tarihî efsaneler ve medeniyet tarihi ile ilgili efsaneler

c. Olağanüstü varlıklar ve güçler ile ilgili efsaneler

d. Dinî efsaneler.16

Yukarıda da belirtildiği gibi efsaneler kaynaklarını mitoloji, tarih, din ve günlük yaşamdan alır. Mitolojik olay ve kahramanlar zamanla tarihî devirler içine yerleşerek efsanelere dönüşür. Yine yukarıda açıklandığı gibi bazı tarihî ve dinî şahsiyetlerin etrafında gelişen efsanelere menkıbe adı verilir. Tarihî ve dinî şahsiyetlerin menkıbelerine velayetname, menakıpname ve evliya tezkirelerinde rastlanır. Mitoloji kaynaklı efsaneler ise destanların içerisinde bulunabilir. Örnek vermek gerekirse, Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz’un iki eşinden birisi gökten iner. Bir diğeri de ağacın kovuğundan gelir. Destan içerisindeki yer alan iki eş de olağanüstü bir âlemden gelir. İlki, göğü ve mitolojiyi çağrıştırdığı için “Gök Tanrı” ile ilgilidir. İkincisi de Türklerin türeyiş efsaneleri ile ilişkilidir. Büyük mutasavvıf ve evliyaların hayatları ile kerametlerinden bahseden eserlere evliya tezkireleri denir. Türk edebiyatında evliya tezkirelerine 13. yüzyıldan sonra rastlanmaktadır. Bunun yanında, Tanrı’ya yakın olarak kabul edilen ermişlerin yani velilerin etrafında oluşan efsanelerin toplandığı eserlere de menakıpnameler adı verilir. İslam ve özellikle Türk dünyasında evliya menkıbeleriyle sıkça karşılaşılır. Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli ve Ahi Evran menakıpnameleri buna örnek olarak gösterilebilir.17

Mit ve efsaneden sonra gelen destanlarda da her iki anlatma esasına bağlı edebî türden izler görülür. Efsaneler belli yerlere ve olaylara bağlı olarak da gelişebilir. Modern toplumlarda mitlere artık pek rastlanmasa da efsane hâlen üretilebilir. Belli yerler etrafında teşekkül eden efsaneler: meşhur insanlar, tarihî olaylar ve mahallî değerler etrafında meydana gelebileceği gibi olağanüstü inanışlar ve olaylar etrafında da oluşabilir. Çeşitli inanışlarla ilgili efsanelere yine belirli yerlerde rastlanır. Evler, çeşmeler, kuytu ve ıssız yerler, hamamlar, ahırlar ve mezarlıklar etrafında oluşan pek çok efsane vardır. “Al Karısı” buna örnek olarak gösterilebilir.18

Efsanelerin bazıları pek az değişiklik göstererek ülkenin değişik yörelerinde anlatılabilir. Bazı gezgin efsaneler ülke dışında da gezer. Efsanelerin belli şahsiyet ve olaylar etrafında oluşması oldukça önemlidir. Bu, insanların gözünde o yer ve şahsiyetlere kutsiyet atfeder. İnsanlar kendisine hizmet edenleri efsaneler ile yücelterek onları unutulmazlar arasına katar. Ayrıca içinde yaşadığı toprakları da kutsal sayarak onları korurlar. Efsanelerin yapıcı ve olumlu yönleri dışında korkutucu yanları da vardır. Her ne kadar olumlular kadar çok olmasa da hayaletler ve hortlaklar etrafında teşekkül etmiş birçok efsane vardır. Tüm bu yönleriyle efsaneler, hayal dünyasını zenginleştiren insanların hayatına anlam katan halk edebiyatının özgün ürünleridir.19

Türk araştırmacılar tarafından efsane üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Bu araştırmacıların başında Pertev N. Boratav gelmektedir. 1964 yılında Wiesbaden’da yayımlanmış olan Philologia Turcicae Fundamenta adlı eserin ikinci cildinde yazmış olduğu “Le conte la legende” başlıklı bölüm, onun efsanelerini temalarına göre incelediği bir çalışmadır. Boratav’dan sonra birçok akademik çalışma daha yapılır. Bunların başında Saim Sakaoğlu’nun Anadolu-Türk Efsanelerinde Taş Kesilme ve Bu Efsanelerin Kataloğu (1980) gelmektedir. Bu çalışmada, öncelikle efsane hakkında teorik bilgiler verilip akabinde efsane tanımları, oluşumu, görüşler, tasnif ve tipleri hakkında değerlendirmelerde bulunulmuştur. 101 Anadolu Efsanesi (1989) ve 101 Türk Efsanesi (2003) adlı iki kitap daha yayınlayan Sakaoğlu, bazı efsane konulu makale ve bildirilerini de Efsane Araştırmaları (1992) adlı çalışmasında bir araya getirir. Bir diğer önemli çalışma da yukarıda sıkça adı ve çalışmaları zikredilen Bilge Seyidoğlu’nun Erzurum Efsaneleri: Erzurum’da Belli Yerlere Bağlı Olarak Derlenmiş Efsaneler Üzerinde Bir İnceleme (1985) adlı eseridir. Seyidoğlu, Erzurum’dan derlediği 192 efsaneyi üç grupta toplayarak inceler ve malzemelerini epizotları, kutsallıkları, gerçeklilikleri ve olağanüstülükleri bakımından ele alır. Bir başka çalışması ise Erzurum Efsaneleri (1997) adıyla yayınlanır.20 Son olarak, efsaneler, yukarıda adları ve eserleri zikredilen isimler dışında da birçok akademik çalışmaya konu olmuştur.21

2. MASAL

Masallar, halk edebiyatının anlatma esasına bağlı edebî türlerinden biridir. Masal sözcüğü Türk diline Arapça’dan girmiştir. Türkçe ve Osmanlıca sözlüklerde masal sözcüğünün Arapça “mesel”in söyleniş ve anlam değişikliğine uğramasıyla ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Türk lehçelerinde ise “nağıl, ertegi, ertek, ekiyet, çörçök, şörçek, çöçek, nımah ve tool” gibi sözcüklerle karşılanmaktadır.22

İnsanların geçmiş deneyimlerini, belirli bir hayat düzenini, yaşamak zorunda olduklarıyla yaşamak istediklerini bir arada kendisine has bir atmosferde ve üslupla kendi mantık silsilesi içinde geleneksel motiflerle anlatan masallar, halk edebiyatının anlatma esasına bağlı edebî türler arasında yerini alır. Masallar da diğer folklor ürünleri gibi paylaşılan hayatın içinde doğmuş ve muhafaza edilmiştir. Batılı araştırmacılar, masalların ne zaman, nasıl ve nerede meydana geldiğini tespit etmek üzere teoriler ortaya atmıştır. Her ne kadar masalların kaynağı ve nasıl bütün dünyaya yayıldığı konusunda çalışmalar yapılmışsa da kesin sonuçlara ulaşılamamıştır. Birbirinden çok farklı dil alanlarında ve kültürlerde benzer masalların anlatıldığı tespit edilmiştir. Masallar, müşterek bir yapıya ve ortak motiflere bağlı olarak sözlü gelenek içinde gelişmiştir.23

Türk masallarının yazılı edebiyata yansıması 13. yüzyıla dayanır. Mevlânâ, Âşık Paşa, Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal gibi pek çok şairin eserlerinde masalların epizot, motif, üslup ve kalıp ifadeleri tespit edilebilir. 14. yüzyılda yazıya geçirildiği tahmin edilen Ahmet Harami Destanı, sözlü gelenekten yazılı geleneğe geçmiş bir masaldır. Modern döneme yaklaştıkça masalların yazılı edebiyata etkilerini daha açık bir şekilde gözlemek mümkün olabilir. Türkiye’deki masallar içinde tercüme yoluyla diğer kültürlerden aktarılan örneklerin de yanında Türkiye’ye has ve başka toplumlarda bulunmayan masallar da vardır.24

Masalların tanımlanması kadar sınıflandırılıp içeriklerinin ne olduğunun belirlenmesi de bir o kadar önemli bir konudur. Bunların arasında belki de en önemli olanı Wolfram Eberhard ve Pertev N. Boratav’ın çalışmalarıdır. Eberhard ve Boratav, 1953’te yaptığı bir çalışmayla 378 Türk masalını inceleyerek Türk masallarını konularına göre sınıflandırmış ve sınırlarını tespit etmiştir. Bunları da 23 başlık altında toplamıştır.25 Masallar hakkında yapılmış çalışmalar anlatılırken devamındaki akademik çalışmalara sırasıyla değinilecektir.

Masallar yalnız şekil ve konudan ibaret anlatılar değildir. Dil, kahraman, çevre, inanç, âdet ve ananeler masallarda millî kimliği meydana getirir. Masal anlatan kişi, kendi toplumunun sevinç, keder ve beklentilerini dilinin incelikleriyle aktarır. Yine, belli bir zamanın ve yerin insanları olmamakla birlikte kültür birliğine sahip bir ülkede, uzun çağların tecrübelerinin toplamı olan belirli bir dünya görüşünü temsil eden karakterleri canlandırır. Başka bir toplumdan alınan masallar, alıntılayan halkın masalcısı tarafından kendi millî değerleri ile tekrar işlenir. Masalı üreten ya da alan halk, kendine yabancı gelen unsurları almaz veya atar; yerlerine millî olanları yerleştirir. Örf, âdet ve ahlaka ters düşen masallar o toplumun içinde kabul göremez. Nitekim Binbir Gece Masalları bu durum hasebiyle sözlü Türk masalları arasında yaygınlaşamamıştır.26

Masallar, hayalî beklentilerin yansıdığı anlatılardır. Her millet özendiği rahat ve refahı masallarda kurgular. Bütün masallarda iyilik ile kötülüğün, güzellik ile çirkinliğin ve zenginlik ile yoksulluğun yani olumlu ile olumsuzun mücadelesi anlatılır. İstisnalar dışında masallar genellikle mutlu sonla biter. Türk masallarında mücadele etmeden kazanım sağlamak mümkün değildir. Bu ana fikrin bütün Türk masallarına hâkim olduğu görülür. Türk masallarında kahramanın iyi bir Müslüman ve Allah katında iyi bir kul olması kabulü yaygındır. Kahramanlar, aşamayacakları bir engelle karşılaştıklarında dua ve ibadet ederek Allah’tan yardım isterler. Hızır, derviş, pir, yaşlı bir adam veya kadın gibi yardımcı karakterler vasıtasıyla kahramana yardım edilir. Şayet kahraman iyi birisi değilse bazen bu ulvi yardımcı karakterler tarafından cezalandırmalara da rastlanır.27 Masallar yalnızca çocukları eğlendiren ve eğiten bir edebî tür değildir. Halkın kültürünü, hayata bakış açısını, arzularını, ülkülerini ve hayallerini anlatan sözlü edebiyat ürünleridir.28

Türk araştırmacılar tarafından masallar üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Kronolojik olarak vermek gerekirse Pertev N. Boratav, Mehmet Tuğrul, Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu ve Umay Günay’ın çalışmaları ilk çalışmalar olarak bilinmektedir. Hepsi kısaca açımlanmaya çalışacaktır.

Türk masalları hakkında ilk bilimsel çalışma, Typen Türkischer Volksmärchen (1953) adlı eseriyle Eberhard ve Boratav’a aittir. Boratav, bunun yanında Zaman Zaman İçinde (1957) ve Az Gittik Uz Gittik (1969) adlı eserleriyle de halk edebiyatına katkılarda bulunmuştur. Boratav’ın ardından Saim Sakaoğlu, Gümüşhane Masalları-Metin Toplama ve Tahlil (1973) adlı doktora teziyle masal çalışmalarını akademik bir boyuta taşımıştır. Yine bir başka doktora çalışma Bilge Seyidoğlu’na aittir. Seyidoğlu, Erzurum Halk Masalları Üzerine Araştırmalar (1975) adlı doktora teziyle Erzurum’dan derlediği 72 masalı incelemiştir. Aynı yıllarda Umay Günay, Elazığ Masalları: Metin-İnceleme (1975) adlı doktora teziyle Vladimir Propp’un yapısalcı çözümleme yöntemini kullanarak–kendi ilaveleriyle–70 masal çözümlemesi yapmıştır.

İsimleri zikredilen araştırmacılar dışında daha birçok masal konulu yayın, yüksek lisans ve doktora çalışması yapılmıştır.29

3. EDEBİYAT VE PSİKOLOJİ

Sosyal bilimler, insanı merkeze alan bilim dalıdır. Bu bilim dalının şubeleri olan tarih, edebiyat, felsefe, folklor, psikoloji ve sosyoloji gibi tüm disiplinler insanın içsel ya da dışsal ürün veya kazanımlarını inceler. Tarih, insanlığın ürettiği ve üretilenler ile nelerin yapıldığı; edebiyat, üretilenin dinleyici, okuyucu ve yazara nasıl yansıdığı-neler anlatmak istediği; psikoloji, üretilenin veya icra edilenin farkında olunan ya da olunmayan sebep veya gerekçesini ve felsefe ise ürüne bakış açısını yansıtan bilim dallarıdır. Tüm bu disiplinler bir bütünlük arz etmektedir. Geçmiş veya mevcut zamanda gerçekleşen her türlü oluş, olay ve düşünceyi açıklarken yalnızca sosyal bilimlerin bir disiplininden faydalanarak açıklamada bulunmaya çalışmak sığ bir yaklaşım olabilir. İnsan bedeninin yeryüzündeki içsel ve dışsal tüm ürün veya kazanımlarını yansıtan bu bilim dallarının çalışma prensibi şu şekilde örneklendirilebilir: nasıl ki bir ameliyat, alanında uzmanlaşmış sağlık çalışanları ve hekimler tarafından dayanışma içerisinde yapılıp insanı sağlığına kavuşturmayı amaçlıyorsa yukarıda zikredilen bilim disiplinleri de aynı şekilde birbirlerinin işleyişine karşı aynı şekilde sorumludurlar.

Psikoloji ve edebiyat, her ne kadar farklı disiplinler olsa da kaynağını tek bir yerden alan ve kimine göre sanat kimine göre ise bilim dalı olan iki farklı disiplindir. Psikoloji ve edebiyatın kaynağının “ruh” olduğu alışılagelmiş bir kabuldür. Fakat, bu tanım yanlış olmasa bile eksik bir tanımlamadır. Psikoloji ve edebiyatın kaynağı, tarihte kaostan kozmosa doğru gelişen olayların insanlara yansımasından başka bir şey değildir. Yani, tüm sosyal bilimler disiplinlerinin temeli ve mihenk taşı, “tarih” bilimidir. Ruh ise yalnızca bu temelin alt başlıklarından biridir. Fakat, yukarıda da ifade edildiği üzere bir olay ya da düşünceyi açıklamak gerektiğinde tarih de tek başına yeterli olamayacaktır. Dolayısıyla, bir senkronizasyon söz konusu olmalıdır. Bu duruma insan bedeninin uzuvları ile olan ilişkisi örnek olarak verilebilir. Aksi durumda yanlış çıkarımlar yapmak mümkün olabilir. Disiplinlerin başta kendi aralarında, sonra da psikoloji ve edebiyat ile olan ilişkisini ve işleyişini izah ettikten sonra edebiyat ve edebiyat ürünleri ile psikoloji hakkında kısaca şunlar söylenebilir.

Edebiyatın çeşitli misyonları vardır. Bu çalışmayı da ilgilendiren misyonlarından birisi de insanlığın geçmiş deneyim, tecrübe ve ruh hâllerini yansıtarak kendisinden sonra gelen veya gelmekte olan nesillere ışık tutarak aydınlatıcı bir görev üstlenmesidir. Özellikle mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe, memorat ve fıkra gibi anlatma esasına bağlı edebî türlerin içerisinde yoğun bir şekilde kullanılan alegori ve metaforlar bu durumla ilişkilidir. Bu türlerin zamanında Türk edebiyatında bu kadar çok talep edilmesinin hem evrensel hem de Türk halkında daha çok öne çıkan -ve belki de Türk halklarına has- iki gerekçesi vardır:

Bunlardan ilki yani evrensel gerekçedir. İnsanlığın örgütlenebilme becerisini sağlamasında kullandığı en temel araçlardan birinin anlatılar olmasıdır. Anlatıların en eski biçimleri olan ve edebiyat geleneği ile sinema gibi çağdaş anlatı araçlarının da temelini oluşturan sözlü anlatıların sahip olduğu işlevlerden biri, metinleri üreten ve tüketen kitlenin örgütlenmesine katkıda bulunmasıdır. Bu açıdan mit, efsane, masal, destan, halk hikâyesi, menkıbe ve fıkra gibi anlatı türleri; toplumdaki kimlik bilincine dair kalıplaşmış bilginin dışa vurulduğu örnekler olarak kabul edilebilir.30

İkinci bir görüş olan Türk halklarınca sözlü kültür ürünlerinin bu kadar talep edilmesi ise yazının ve yazılı ürünlerin geç içselleştirilip göçer halkların ekseriyetle anlatarak çözüm sağlama ve iletişim kurma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Yazılı edebiyat çoğunlukla yerleşik hayatın bir ürünü olduğundan göçer Türk halkları için anlatma esasına bağlı edebî türler her zaman daha cazibeli gelebilmektedir.

Edebiyat ürünlerinin yoğun bir şekilde sembolik anlam, alegori ve metafor barındırması kısaca yukarıda açımlanmaya çalışılmıştı. Karanlıkla kalan olayları veya gönderilen ontolojik bilgileri ise psikoloji disiplininden faydalanarak izah etmek mümkündür. Psikoloji disiplinini kuramsal bir zemine oturtan ve deneysel incelemeleriyle bilimsellik kazandıran Sigmund Freud ile Carl G. Jung’un edebiyat ürünleri ile ilgili çıkarımları oldukça önem arz etmektedir. Edebiyat ürünlerinin Freud’un sahip olduğu psikanaliz ve Jung’un sahip olduğu analitik psikoloji ile ilişkisi aşağıda, şu şekilde açımlanabilir.

3.1. Edebiyat, Psikanaliz ve Analitik Psikoloji İlişkisi

Edebiyat ürünlerindeki psikolojik unsurların incelenmesi Freud ile başlamaktadır. Freud, eserin yazarını merkeze alarak edebiyat eserlerini inceler ve belli başlı çıkarımlarda bulunur. Hem yazarı hem de eseri psikanalitik kurama göre çözümler. Freud’un çözümlemelerde yazar ve çocukluğuyla bu kadar ilgilenip eseri gölgede tutması, Jung’a göre doğru bir yöntem değildir. Freud’un bu konuda kaleme aldığı Sanat ve Sanatçılar Üzerine adlı yapıtı oldukça önemlidir. Alanında yapılmış ilk çalışmalardan olma özelliğini taşır.

Jung ise daha objektif yargılarla yaklaşarak edebiyat ürünlerinde eserin de yazar kadar önemli olduğunu ve ikisinin bütünlüğü sağladığını savunmaktadır. Örnek vermek gerekirse Freud’un psikanalitik kuramının başlıca özelliği olan “çocukluk” kavramı Jung’da belirleyici bir unsur değildir. Jung, yazarın da önemini göz ardı etmeden metin merkezli çözümlemeyi savunur. Jung ile Freud’un edebiyata bakış açısı arasındaki farklılıkların sınırları çizildikten sonra Jung’un görüşlerinin detayları bir alt kısımda, Carl Gustav Jung ve Analitik Psikoloji Kuramı adlı bölümde değinilmiştir.

4. CARL GUSTAV JUNG VE “ANALİTİK PSİKOLOJİ” KURAMI

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Orhan Söylemez. “Gelen şey cennet değil!” Yüksek Öğretim Dergisi, Yıl 2019, Sayı 11, s. 36-41. (Milliyet’ten alıntı ile)

2

Galina Guseva, “Çingiz Aytmatov ve kahramanları,” Sanat Olayı, Şubat 1987, Sayı 57.

3

C. Aytmatov. Легенды и сказки. Для детей среднего и старшего школьного возраста. (Efsaneler ve masallar. Orta yaş ve üstü okul çocukları için). Б.: Изд. Аркус, 2018. 104 стр., илл. (Bişkek: İzd. Arkus, 2018. 104 s. ve görseller) (Çalışmada verilen alıntılar bu kaynaktan alınmış ve Sabina Said ile Orhan Söylemez tarafından Rusçasından tercüme edilmiştir.)

4

Hamide Aliyazıcoğlu. “Cengiz Aytmatov’un eserlerinde musikiye bakış,” Kafka’dan Coelho’ya Yakın Okumalar. Haz. Orhan Söylemez-Samet Azap. Ankara: Bengü Yayınları, 2014.

5

Osmonakun İbraimov. Devrinin Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov. Ankara: Bengü Yayınları, 2018. s. 20-21.

6

Osmonakun İbraimov. Devrinin Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov. Ankara: Bengü Yayınları, 2018. s. 22.

7

A.g.e., s. 26.

8

Yuri Buyda. Sıfır Treni. İstanbul: Doğan Kitap, 2001.

9

Mehmet Aça, Metin Ekici ve A. Müge Yılmaz, “Anonim Halk Edebiyatı”, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, (Ed. M. Öcal Oğuz) Ankara: Grafiker Yayınları, 2015, s. 144-145.

10

A.g.b., s. 145.

11

A.g.b., s. 145.

12

A.g.b., s. 146.

13

Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1969, s. 107-108.

14

Bilge Seyidoğlu, “Efsane”, Türk Dünyası El Kitabı III, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1992, s. 315.

15

Saim Sakaoğlu, Anadolu Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Kataloğu, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1980, s. 6.

16

Seyidoğlu, A.g.e., s. 315-316.

17

A.g.e., s. 316-317.

18

A.g.e., s. 317-319.

19

A.g.e., s. 319-320.

20

Aça, Ekici ve Yılmaz, A.g.b., s. 148-149.

21

Bahsi geçen çalışmalar için bkz. A.g.b., 149-150.

22

A.g.b., s. 150.

23

Umay Günay, “Masal”, Türk Dünyası El Kitabı III, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1992, s. 321.

24

A.g.b., s. 322.

25

İleri okuma için bkz. Wolfram Eberhard ve Pertev Naili Boratav, Typen Türkischer Volksmärchen, Wiesbaden: Franz Steiner Verlag GmbH, 1953, s. 5-11.

26

Günay, A.g.e., s. 325-326.

27

A.g.e., s. 326.

28

A.g.e., s. 330.

29

Bahsi geçen çalışmalar için bkz. Fatih Ege, Masallarda Bilincin Dönüşümü ve Dönüştürülmesi (Kuzeydoğu Anadolu Masalları Örnekleminde), Ankara: Kültür Ajans Yayınları, 2016, s. 17-20.

30

Adil Çelik, “Türk Sözlü Anlatı Geleneğinde Hıristiyan İmajı”, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, C. 12, S. 28, 2019, s. 903.

Вы ознакомились с фрагментом книги.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
На страницу:
3 из 3

Другие электронные книги автора Анонимный автор

Другие аудиокниги автора Анонимный автор